55 yaşındaki Cengiz Arslan, son iki yılını yer altındaki bir mağarada geçirdi. Bu süre zarfında doğal ortamın sunduğu avantajları sonuna kadar deneyimlediğini belirten Cengiz, mağarasının kendisine sunduğu huzuru ve mutluluğu unutulmaz buluyor. Dağların derinliklerinde geçirdiği zaman boyunca zihin sağlığını koruyan doğal bir yaşam tarzı benimsedi ve tüm bu süre zarfında kendi başına bir dünya yarattı. Ancak zamanla değişen ihtiyaçları ve toplumsal yaşamın gereksinimleri, onu yeni bir yola girmeye zorladı. Şimdi, hayatına yeni bir yön vermek için mağarasını terk etti ve yaşadığı zorlukları, güzellikleri ile birlikte yeniden paylaşma zamanı geldi.
İlk başta birçok insan için bir kaçış yolu olarak görülen mağara yaşamı, Cengiz açısından adeta bir cennet gibiydi. "Doğanın sunduğu bu eşsiz güzellikleri her an hissetmek için dış dünyadan uzak durmayı seçtim," diyor Cengiz. İlk başta ailesinin ve arkadaşlarının kaygılanmasını anlayışla karşılayarak, “Bütün bunları düşündüğümde aklımın rahat olduğunu ama bu yaşamın bana çok şey kattığını söyleyebilirim” şeklinde konuşuyor. Hava kalitesinin yüksek olduğu bu doğal mekanda, sık sık meditasyon yaparak kendisini yenileme fırsatı buldu. “Oksijenli ortam, zihnimi daha berraklaştırdı ve doğanın sesleri arasında huzur buldum” diyor ve ekliyor: “İnsanın içsel yolculuğuna çıkabilmesi için bazen yalnız kalması gerekir.”
İki yıllık yalnızlık ve izole yaşam, Cengiz’i yeni bakış açıları ile doldurdu. Fakat hayatın sunduğu sosyalleşme ihtiyaçları ve topluma yeniden katılmanın da getirdiği sorumluluklar, Cengiz’in yaşadığı değişimi zorunlu hale getirdi. O artık yeni bir başlangıç yapmak istiyordu. “Hayat, sadece doğal güzelliklerle dolu değil. İnsan ilişkileri de hayati öneme sahip. Zamanla insanın yalnızlığı, içe kapanıklığı getirebiliyor. İşte ben de, bu düşüncelerle yeni bir yolculuğa çıktım,” diyor. Mağara yaşamı onun için bir öğrenme deneyimi oldu. Şimdi topluma katılma ve yaşadıklarını insanlara anlatma zamanı geldiğini düşünüyor.
Cengiz, yeni hayatına sosyal medyada köşe yazıları yazarak başlamayı planlıyor. “Mağaradaki deneyimlerimi paylaşmak, insanlara ilham vermek istiyorum. Herkes kendi iç yolculuğuna çıkmalı. Doğaya dönüş, yalnız başına olup kendini bulmaktır” diyor ve topluma adapte olmanın şaşırtıcı biçimde zor geleceğinden bahsediyor. Yaşamını yeniden inşa ederken, önceki deneyimlerini harmanlayarak faydalı olmaya odaklanacak. Cengiz’in dönüşü, birçok insan için ilham verici bir hikayenin başlangıcı olabilir. Mağaranın kendisine kattıkları ile toplum içinde yaratacağı etkiyi görebilmek, onun için oldukça önemli.
Hayatın karmaşasına kısa bir mola verip derin bir nefes almanın dağ tepe gezilerinin ruhunu beslediğini söyleyen Cengiz, “Mağaram mükemmeldi, bol oksijenliydi ve huzurluydum, ama topluma dönmek temiz hava kadar önemliydi” diyerek yaşam yolculuğundaki dengesini aramaya devam ediyor. “Gelecek, içsel huzurumuzu bulabileceğimiz yeni alanlar yaratıyor. İster mağara olsun, ister bir şehir. Önemli olan; kendimizi nasıl hissettiğimizdir” diye ekliyor. Önünde yeniliklerle dolu bir yol var ve heyecanla bu yolculuğa çıkmak için sabırsızlanıyor.