Günümüzde sosyal medya, gençler arasında vazgeçilmez bir iletişim aracı haline geldi. Ancak, sanal dünyada daha fazla dikkat çekme arzusu, bazı gençlerin akıl almaz riskler almasına sebep olmaktadır. Son dönemlerde bu duruma dair kaydedilen olaylar, sosyal medya fenomeni olma hayali peşinde koşarken hayatlarını tehlikeye atan gençlerin trajik hikayelerini gözler önüne seriyor. Önceki gün, bir grup genç, popüler YouTube videolarına benzer bir içerik oluşturmak için tehlikeli bir deneye girişti. Bu deneyin sonuçları, hem onların hem de izleyenlerin akıllarında derin izler bıraktı.
Gençlerin sosyal medyada fenomen olabilmek için katlandıkları riskler, son derece düşündürücü. Birçok genç, "viral" olmak için tehlikeli oyunlar oynamaktan, yüksek yerlerden atlamaktan veya yasadışı faaliyetlere girmekten çekinmiyor. Son olayda, beş genç arkadaş, bir köprüden suya atlayarak dikkat çekmeyi amaçladıkları bir video kaydettikleri esnada, bir yan etki yaşandı: Su derinliğini araştırmadan zıplayan gençlerden biri, ağır yaralandı. Olay, sadece bir ‘video izlenme sayısı’ peşinde koşmanın ne denli tehlikeli olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Bu tür videoların izleyici çekme kapasitesi yüksek olmasına rağmen, içerik üreticileri üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Gençlerin bu baskıyla başa çıkmaları zor, hatta pek çok kişi bu baskıyı kendi hayatlarıyla deneme cesaretini gösterebiliyor. Birçok genç, "riskli olan hep daha fazla izleniyor" düşüncesine kapılarak, canlarını hiçe sayan eylemlere imza atıyor.
Sosyal medyanın gençler üzerindeki etkisi büyük. Çevrimiçi platformlarda gördükleri içerikler, onları daha tehlikeli ve riskli davranışlara yönlendirebiliyor. Birçok genç, sosyal medya fenomenlerinin yaşamlarını idealize etse de, bu fenomenlerin çoğunun ani çıkışlar ve riskli eylemlerle popüler hale geldiği gerçeğini göz ardı ediyor. Oysa, popüler olmanın aslında ne kadar zorlayıcı olduğunu ve sürekli bir baskı altında olmayı çoğu zaman unutuyorlar.
Uzmanlar, gençlerin sosyal medya platformlarında daha güvenli bir şekilde geçirebilmeleri için bilgilendirilmesi gerektiğini savunuyor. Okul müfredatlarına bu konuyla ilgili eğitimlerin eklenmesi, ebeveynlerin çocuklarıyla bu konuda sürekli bir iletişim içinde olması, ve çeşitli sosyal medya kampanyaları aracılığıyla uyarmalar yapılması gerektiği belirtiliyor. Özellikle sosyal medya platformlarının da, kullanıcılarını tehlikeli içerikler üretmekten alıkoyacak önlemler alması büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, gençlerdeki sosyal medya bağımlılığı ve bu bağlamda ortaya çıkan davranış bozuklukları, yalnızca bireyleri değil, toplumun tüm bireylerini etkilemektedir. Sosyal medya tarihindeki bu çarpıcı olaylar, gençlerin dikkatini çekmek ve hayatta kalmak için bu tür tehlikeli eylemlerden kendilerini nasıl koruyacakları konusunda düşünmeye sevk etmelidir.
Herkes gibi gençler de aidiyet ve beğenilme arayışındalar, fakat bu arayışın cana mal olmaması gerektiği unutulmamalı. Sosyal medya fenomeni olma isteğiyle yapılan tehlikeli eylemler, sadece yanlış bir yol değil, aynı zamanda bir yaşam savaşı olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda, gençlerin bu tür içeriklere yönelmeden önce düşünmeleri ve hayatlarının değerini anlamaları kritik önem taşımaktadır. Sosyal medya kullanıcılarının, bunun sadece eğlenceli bir platform olmadığını, aynı zamanda sorumluluklar taşıdığı gerçeğini akıllarından çıkarmamaları gerekiyor.